Toksik üretkenlik, çalışanların günümüzde sıklıkla karşılaştığı döngülerden biri olarak ortaya çıkıyor. Kişinin, özel yaşamının tamamını verimli olmak adına iş ile geçirmeye yönelik takıntı derecesine varan çalışma davranışı sergilemesi olarak ifade edilebilecek toksik üretkenlik, kişinin kendi iradesi ve irtibatta olduğu sosyal çevresi aracılığı ile aşabileceği bir kişisel gelişim takıntısı hali olarak özetlenebilir.
Sosyal çevre ve kariyer anlamında kabul görme, takdir edilme ihtiyacı ile sürekli olarak kendini geliştirme ihtiyacı duyan bireylerin iş ve yaşam dengesini kuramaması ile ortaya çıkan toksik üretkenlik, zor olsa da aşılabilecek psikolojik bir süreçtir. Boş zaman yönetimini imkansız kılan bu çalışma dürtüsü hakkındaki detaylı bilgileri yazının devamında bulabilirsiniz.
Toksik üretkenlik, toksik verimlilik olarak da adlandırılan ve kişiyi kapasitesinin üzerinde çalışmaya zorlayan psikolojik bir baskı mekanizması olarak ortaya çıkar. Bu baskı, dışarıdan gelen etkilerle şekillenebileceği gibi çoğu zaman içsel dürtülerden kaynaklı olarak bir döngü halini alır. Toksik üretkenlik söz konusu olduğunda çalışan kişi çoğunlukla uyuduğu zamanlar dışındaki tüm vaktini işi ile ilgilenmek amacıyla şekillendirir. Bu doğrultuda iş ve iş paraleli hobi geliştirme davranışları sergiler. Görev tanımındaki görevlere ek olarak kurslar, eğitimler alınması, gerekenden fazla sorumluluk alınarak iş yükünün artırılması bu davranışlara örnek olarak gösterilebilir.
Toksik üretkenliğin ilerleyen aşamalarında kişi uyku vaktinden de kısıtlamaya giderek dinlenebileceği vaktin çoğunu verimli ve başarılı olmak gayesi ile çalışmaya ayırır. Bir süre sonra kişinin yaşamında bir alışkanlık haline gelen toksik üretkenlik, kişinin bireysel olarak kendine ayırması gereken zamanının tamamını çalışmaya, üretken ve verimli olmaya adadığı bir hal alır. Kişi toksik üretkenlikten muzdarip olduğu zamanlarda çalışma saatleri dışında kalan zamanını sürekli olarak kendini geliştirmek, bir şeyler öğrenmek, iş yaşamında kısa zamanda çok fazla iş tamamlamak gibi görevler ile doldurma dürtüsü ile hareket eder.
İlk başlarda kulağa işkoliklik gibi gelse de toksik üretkenlik işkolik olmaktan çok daha fazlasını ifade eder. İşkolik bireylerde kişi iş yaşam dengesini korumakta güçlük çekmez, kapasitesini zorlasa da yapabileceğinden fazlasına odaklanarak kendini toksik verimlilik beklentisi ile sıkıştırmaz. Toksik üretkenlik ile işkoliklik arasındaki en büyük fark, toksik üretkenlik halindeki bireyin boş zamanlarında suçluluk duygusu ile kendini zorlaması ve zamanla çalışmaktan başka hiçbir şey yapmaması ile ortaya çıkan bir döngü oluşudur. Bu döngü zamanla kişiyi mental ve fiziksel anlamda tüketen toksik bir hal aldığından dolayı toxic (zehirli) olarak adlandırılır. Toksik üretkenliğin tetiklediği yetersizlik hissi ile birlikte kişi zamanla duygusal, zihinsel ve fiziksel olarak tükenir.
Bu da ilginizi çekebilir: Nasıl Terfi Edilir?
Toksik üretkenlik özellikle pandemi dönemi sonrasında artan evden çalışma ile yoğunlukla karşılaşılan bir çalışan sorunu olarak ortaya çıkmaktadır. Toksik üretkenlik, bireylere yoğun zaman planlaması ve ulaşılması normal şartlar altında güç olan hedefler belirleyerek tüm zamanını başarı ve rekabet odaklı yaşama dürtüsü ile gelir. Toksik verimlilik odaklı olan bireyler, rekabet dürtüsü ile hareket ederken yalnızca çevreleri ile değil kendileriyle de rekabet ederler. Toksik üretkenlik, bireyin sürekli daha fazlasını yapması gerektiği düşüncesi ile birlikte meydana gelir. Bu nedenle boş zamanlarında “yapmalıyım” düşüncesi ile meşgul olan kişilerde toksik üretkenlik zamanla psikolojik rahatsızlıklara sebep olmaya başlar. Kendine koyduğu ulaşılması zor hedefleri gerçekleştirmekte güçlük yaşayan bireylerde zamanla depresyon ve anksiyete ile karşılaşılır.
Teknolojinin hızla gelişmesi, sosyal medya kullanımının artması ile birlikte sürekli olarak çevresi ile iletişim ve etkileşim içerisinden olan bireyler, ister istemez kendilerini çevreleri ile kıyaslamaya başlarlar. Sosyal medyayı bir kendini gösterme aracı olarak kullanan bireylerin sürekli olarak başarı ve meşguliyetlerini paylaşması sonucunda toplumda “yetersizlik” hissi ortaya çıkar. Toksik üretkenliğin temeli ise “daha iyi olmalıyım, daha fazla iş/hobi ile uğraşmalıyım, yeni şeyler öğrenmeliyim/üretmeliyim” düşüncelerine dayandığından çağımızda sosyal etkileşimin toksik üretkenliğe zemin hazırladığını söylemek mümkün hale gelir.
Sosyal çevre etkisinin yanında toksik üretkenliğe sebep olan bir başka etken de toksik sosyal ilişkilerdir. Günümüzde değer yargılarının hızla farklılaştığı sosyal ortam içerisinde kişinin psikolojik sağlığını ve öz benliğini koruması zor olabilir. Küçük yaşlardan itibaren çevresel yargılarla şekillenen içsel değer mekanizması; iş, aile ve sosyal yaşamında etkileşimde bulunduğu insanların etkisi ile kolayca tetiklenebilecek kadar narin bir sistemdir. Dolayısıyla sosyal çevresindeki insanların bireyi yetersiz hissettirecek davranış ve söylemlerde bulunması toksik üretkenliğe neden olabilir. Baskıcı ve tatminsiz bir yönetici veya aile, sürekli yıkıcı eleştiri ve kıyaslama ile iletişim kuran arkadaş çevresi gibi etkenler yetersizlik hissi ile tetiklenen toksik üretkenlik döngüsüne zemin hazırlayabilir.
Toksik üretkenlik zamanla kişinin yaşamında sürekli olarak tekrar eden bir döngü halini alır. Bir iş gününe sığmayacak “yapılacaklar listesi” ile başa çıkmaya çalışan bireyin kendini yetersiz hissetmeye başlaması ile birlikte toksik üretkenlik döngüsü başlar. Bu döngüde kişi, yetiştiremediği işler sebebi ile kendini baskı altında hissederken bir yanda da kendini geliştirmeye yönelik olan arzusu ile birlikte zaman planlamasında sorun yaşamaya başlar. Bu noktada sosyal yaşamında çevresine ayıracağı vakitten feragat ile başlayan kendini kısıtlama, ailesine ve öz bakımına ayırdığı vakitten kısmaya kadar ilerleyerek bireyin tüm hayatına etki etmeye başlar.
Sosyal ve bireysel yaşamında fedakarlık yapan birey, döngünün sağlıksız bir hal alması ile birlikte günlük öz bakım faaliyetlerinden, spor ve benzeri boş zaman etkinliklerinden vazgeçmeye başlar. Bir süre sonra benlik algısını yalnızca yapılacaklar listesindeki tiklerden ibaret olarak görmeye başlayan toksik üretkenlik muzdaribi bireylerin uyku ve beslenme problemleri ile karşılaşmaya başladığı gerçeği, toksik üretkenlik döngüsünün bir parçasıdır. Fiziksel ve mental sağlığı gittikçe zayıflayan bireyin toksik üretkenlik döngüsünden çıkması gittikçe zorlaşarak klinik bir hal alma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir.
Toksik üretkenlik bireyin yaşamında psikolojik olarak oldukça zararlı sonuçlara yol açabilir. İş ve özel yaşam arasındaki dengenin kaybolması ile birlikte kişi sosyal ve bireysel etkinliklerden kopmaya başlar. Ailesine, arkadaşlarına ve kendisine zaman ayırmak kişide suçluluk hissine sebebiyet verdiğinde asosyalleşme durumu gözlemlenebilir. Kişi bakış açısından bakıldığında yaptığı tüm bu fedakarlıklara rağmen isteği sonuçları elde edememesi ile birlikte toksik üretkenlik döngüsünde sıkışılmış olur. Daha fazla çalışmaya, daha fazla sorumluluk almaya yönelen ve yalnızlaşan birey zamanla sosyal bağlarından koparak toksik bir ruh hali içerisine girer. Özellikle kişinin kendine yabancılaşması ile yoğunlaşan süreç anksiyete ile birlikte kaygı bozukluğuna ve depresyona sebebiyet verebilir.
Toxic productivity (toksik üretkenlik) zamanla kişinin sosyal, psikolojik ve fiziksel direncini kıran bir hal alır. Toksik üretkenlik döngüsünde daha fazla çalışmak zorunda olduğu düşüncesi ile sıkışan birey somut çıktılar bekler. Toksik üretkenliğin en önemli özelliklerinden biri olan yetersizlik hissi sebebi ile kişide oluşan başarı körlüğü bir süre sonra elde edilen başarıların görünmez olmasına sebebiyet verebilir. İlerleyen aşamalarda imposter sendromu olarak da adlandırılan bir sürece dönüşebilen başarı körlüğü kişinin mental ve fiziksel olarak tükenişine kadar devam edebilir.
Kariyerinde sürekli daha ileriye gitmek, takdir, kabul ve beğeni toplamak dürtüsü ile hareket eden birey toksik üretkenlik sebebi ile kendini yalnızlaştırır. İçsel olarak yoğun bir tatminsizlik duygusu ile baş başa kalmış olan bu bireylerin takdir edilseler de, başarıya ulaşsalar da bunun farkına varmaları zordur. Adından da anlaşılabileceği üzere üretkenlik dürtüsü ile zehirlenmiş durumda olduklarından odaklarında olan tek şey daha fazlasıdır artık. Bu odak ile birlikte eğer müdahale edilmezse genel çevresinden özel çevresine doğru yayılan bir soyutlanma ile birlikte en sonunda kişisel bakımına kadar ihmal eden bir bireye dönüşmeleri kaçınılmaz hale gelebilir.
Fiziksel ve mental olarak güçsüz düşen, sürekli bir üst basamağa koyduğu başarı çıtasına bir türlü ulaşamayan birey bu toksik üretkenlik döngüsü ile birlikte tükenmişlik sendromu ile karşı karşıya kalabilir. Sosyal ilişkileri ile bağı kopan, iş yaşamındaki tatmin düzeyi düşen birey zamanla mutsuz ve başarısız hissetmeye başlar. Bu noktada toksik üretkenlik döngüsünden çıkılması adına eylemde bulunulmaması halinde tükenmişlik sendromu stres bozukluğu olarak klinik bir hale gelebilir. Stres bozuklukları sadece tükenmişlik sendromuna değil, psikolojik ve fizyolojik birçok hastalığa zemin hazırlayabilecek nitelikte tehlikelidir.
Toksik üretkenlik, zamanında müdahale edilmediği takdirde sağlık açısından tehlikeli bir hal alabilir. Kişinin kendi içerisinde başlayıp sosyal ve fiziksel çevresine dek etki edebilen toksik verimlilik durumunu aşmak kişinin farkındalığı, sosyal ve iş çevresinin desteği ile engellenebilecek bir durumdur. Doğru ve gerçekçi iş planlaması ile birlikte önüne geçilebilir. Bu noktada iş yaşamında insan kaynaklarının rehber rolü önem arz eder. Kişinin içsel olarak kendini yetersiz hissetmemesi adına kişiye doğru ve gerçekçi görev ve sorumluluklar vermek, iş planını kişisel gelişim ve öz bakıma imkan verebilecek şekilde düzenlemek alınabilecek önlemler arasında yer alır.
Toksik tükenmişlik döngüsüne sıkışmış olan bireyin bu durumdan kurtulması için önem arz eden bir diğer etken de sosyal çevredir. Kişi kendi farkındalığı ile bu döngünün içerisinden çıkmak adına ailesi ve arkadaşları ile birlikte vakit geçirebilir. Bu noktada kişinin çevresine düşen sorumluluk ise empati ve saygı çerçevesinde ilişkiler kurma odaklı olmalarıdır. Toksik üretkenliği tetikleyen toksik ilişkiler ile birlikte ağırlaşan bu durumun önüne geçilebilmesi adına sağlıklı ve saygılı ilişkileri sürdürülebilir kılmak gerekir. Bu noktada toksik üretkenlikten muzdarip bireyin çevresinin bilinç düzeyi önemlidir. Aile ve arkadaş çevresinin ilgisi ve müdahalesi ile birlikte kişinin bu döngü içerisinde hapsolması engellenebilir. Fakat tam aksi durumda, kişiyi bu duruma sürükleyen sosyal çevre ise içinde bulunulan bu çevreden uzaklaşılması ve hatta uzman desteği ile bu sürecin atlatılması gerekliliği de ortaya çıkabilir.
Bireysel olarak kişinin tükenmişlik sendromu ile başa çıkabilmesini sağlayacak etkinlik ve eylemler de mevcuttur. Öncelikle kişinin bunu fark edebilecek bir bilinç seviyesinde olması gerekir. Dolayısıyla günlük yaşantıda kültürel etkinlikler, sanatsal faaliyetler, spor, meditasyon, sağlıklı beslenme gibi alışkanlıkların kalıcı hale getirilmesi elzemdir. Bu noktada bu etkinlik ve uygulamaların toksik üretkenliğin bir parçası haline gelmesini engellemek gerekir. Dolayısıyla kişinin sınırlanırı belirlemesi gereken nokta dinlenme ve çalışma zamanlarının net şekilde birbirinden ayrılması gerekliliğidir. Kendine vakit ayıran, öz bakımını tam anlamıyla gerçekleştirebilen bireylerin öz saygı ve öz sevgi seviyesi yükseleceğinden yetersizlik hissinin tetiklenmesi güçlenir. Böylelikle toksik üretkenlik döngüsü, içine sıkışmadan atlatılabilir. Bilinçli farkındalık adı verilen mindfulness pratikleri ile artırılabilecek farkındalık seviyesiyle birlikte toksik üretkenliğe kapılmadan gerçek anlamda verimli ve başarılı olmanın zemini hazırlanabilir.
eleman.net'te her gün yüzlerce yeni iş ilanı yayınlanıyor. Hayalindeki işe başlamak için özgeçmiş oluştur ve sana en uygun ilanlara başvur.
Hemen Özgeçmiş OluşturBu siteyi kullanmadan önce verileriniz hakkında aydınlatma metnini, gizlilik ve üyelik koşullarını inceleyebilirsiniz.