Dünya Kadınlar Günü’nün amacı kadınların başarılarını kutlamamızın yanı sıra, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik devam eden yolculuğumuzu hatırlamamıza vesile olmalı. Filozof ve yazar Simone de Beauvoir, 1949 yılında yazdığı İkinci Cinsiyet kitabında “Kadın doğulmaz, kadın olunur” demişti. Bu sözler kadınların düşünme, karar verebilme, güç ve güvenilirlik gibi yönlerden eksik olduklarına inanılması nedeniyle, toplumsal yaşamdaki rollerinin annelik ve ev kadınlığı ile sınırlandırılmasına bir başkaldırıydı. Bu inanış ve yargıları kendi toplumumuzda da fark etmek için şu atasözlerimize bakmak yeterli:
“Kadının saçı uzun, aklı kısadır.”
“Kadın kısmına sır verilmez.”
“Elinin hamuruyla erkek işine karışma.”
Bu bilindik atasözlerinde kadınlar açık biçimde düşünme yetisinden yoksun, güvenilmez kişiler olarak küçümsenmektedir. Atasözleri, toplumsal yaşantı içinde bilinçaltımıza yerleşmiş düşünce ve yargıları yansıtır. Örneğin; “Kadının yüz lafından biri dinlenmeli” atasözü, kadınların çok konuştuğunu vurgulayan, aile içi huzur ve mutluluğun anahtarının kadının itaat ederek suskun kalmasında yattığı inancını taşıyan atasözlerimizden biri.
Kariyerimin başlarında bir yöneticim bir kararı ile ilgili karşı fikrimi ifade ettiğimde, bana “eşin sana nasıl dayanıyor?” diye sormuştu. Bu retorik soru o zaman beni çok rahatsız etmişti. Yöneticim, bana işte de evde de görevimin denileni yapmak, itaat etmek olduğunu, kararları sorgulamanın haddim olmadığını, yerimi bilmem gerektiğini hatırlatıyordu. Bu durumda ya benden beklenildiği gibi susacak ya da doğru bildiğimi yapacak, yani fikirlerimi ifade etmeye devam edecektim. İkinci yolu seçtim çünkü ben düşünen, karşı fikirlerini ifade etmekten çekinmeyen bir insanım. Bu benim kişilik özelliğim. Bunu yapmazsam mutsuz olurdum, çünkü kendim olamazdım.
Toplumun bize yüklediği cinsiyet kimliğinin (kadın olma) kendi kimliğimizin önüne geçmesine izin vermemeliyiz. Ancak bu çok da kolay değil. İçinde yaşadığımız toplumun kadın kimliğimize ilişkin değer yargıları bilinçaltımıza işlediğinden, kabul gören davranışları göstermeye yöneliyoruz. Bunun sonucunda da yaşamda kendi kimliğimizle var olamıyoruz.
Kadınları erkeklerden ayrı gören geleneğin en önemli ölçütü onları erkeklere bağımlı görmesidir. Kadın bir erkeğin korumasına muhtaçtır. Erkek güçlü ve sağduyulu iken, kadın güçsüz ve duygusaldır. Erkek mantığıyla, kadın duygularıyla hareket eder. Kadın boyun eğen, itaatkâr ve fedakâr olmalıdır. Bu inanışlar ve yargılar, bilinçaltında kodlanıyor ve bu, biz kadınların davranışlarına ve hayattan beklentilerine yansıyor, kendine güveninin azalmasına ve değerini ortaya koyma konusunda cesaretinin kırılmasına neden oluyor.
Simone de Beauvoir gibi cesur kadınların, kadınları erkeklerin gerisinde konumlayan toplumsal yargıları sorgulayarak başlattığı hareket sayesinde bugün biz, büyük annelerimiz ve annelerimize göre çok daha şanslıyız. Onların yaşadığı dönemlerde, kadınlar için uygun görülen meslekler oldukça sınırlıydı. Bugün daha fazla iş seçeneğimiz var ancak iş ortamında cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusuna hala çok uzağız. Bu bir iş için aynı özellikleri sahip olan bir erkekle kadından, erkeğin tercih edilmesi veya aynı işi yapan bir erkeğe göre kadının çok daha az maaş alması, kadına erkeğe göre çok daha sınırlı kariyer gelişimi fırsatları sunulması anlamına geliyor.
Ayrıca, yine geleneklerden ötürü çalışan kadınların çoğu ev işlerinin tamamını ya da büyük çoğunluğunu yapıyorlar ve çocuk varsa, çocuk bakımını da tümüyle üstleniyorlar. Yani kadınların iki ya da üç işi varken, erkeklerin bir tane işi var. Bu durum kadınlar için iş hayatında önemli bir dezavantaj oluşturuyor. Kadınlar çocuk yapmaya karar verdikleri andan itibaren, yaşamlarında çocuk için boşluk yaratmaya çalışırken, kariyer gelişimleri konusunda istekli olmamaya başlıyorlar. "O görevi bana verin, ben yapabilirim." demez oluyorlar, kendini geri çekiyor, sınırlıyorlar. Yönetici rollerinde az sayıda kadın görmemizin nedeni cinsiyet ayrımcılığının yanı sıra kadınların terfi ederlerse annelik görevlerini ihmal etmek zorunda kalabileceklerini düşünmeleri ya da kendi yetilerini azımsamaları nedeni ile istekli olmamaları. Kariyerlerinde gelişim fırsatlarını değerlendiremedikleri ve ilerleyemedikleri için bir süre sonra işlerinden zevk almamaya başlıyorlar. Eğer evin geçimine katkıda bulunmaları gerekmiyorsa işi bırakabiliyorlar.
Birleşmiş Milletler, dünyada cinsiyet eşitliğinin oluşması için 300 yıl gerektiğini öngörüyor. Afganistan gibi, okumak isteyen kız çocuklarının okula girmesini önlemek için kapı önünde kırbaçlatan zihniyetin değişmesi için ise belki bir asır bile gerekebilir diye düşünüyorum. Bizim ülkemize gelirsek de en başta okutulmayıp “kadının yeri evidir” diyerek çocuk yaşta evlendiren zihniyetin değişmesi gerekiyor. Peki ne yapmalıyız? Kız çocuklarımıza vereceğimiz mesaj ne? Bizimle çalışan kadınlara iletmemiz gereken mesaj ne?
Biz kadınlar şöyle akıllıyız, böyle güçlü ve becerikliyiz diyerek, pozitif de olsa cinsiyetçi söylemlerle sizi yüreklendirmeye çalışmayacağım. Çünkü inanıyorum ki, bizi iş ve özel hayatımızda başarılı ve mutlu kılan özellikler cinsiyetimizden kaynaklanmıyor. Bence başarının sırrı, yeteneklerimizin, kişilik özelliklerimizin ve kişisel değerlerimizin farkında olarak, toplumsal yargıların bizi sınırlandırmasına izin vermeden, uğraşlarımızı seçmek ve onları gerçekleştirmek. Bu uğraşlar işimiz de olabilir anne, evlat, eş rollerimizle ilgili aktiviteler ve gönüllü çalışmalar gibi kendi isteğimizle üstlendiğimiz sosyal rollerle ilgili davranış ve eylemlerimiz de olabilir.
“Bir insanın en ağır yükü, gerçekleştiremediği potansiyelidir.”
- Charles M. Schulz
Seçtiğimiz meslek ve kariyer hayatı hem kişisel hem de profesyonel anlamda bizi geliştirir. Bilgi, yetenek ve becerilerimizi geliştiririz. Kendi değerimizi ortaya koymamızı, üretken, faydalı ve yararlı hissetmemizi sağlar. Böylelikle insan olma potansiyelimizi gerçekleştiririz ve bizim için anlamlı ve değerli bir hayat yaşayabiliriz. Böyle olduğunda da kadınlar olarak topluma en fazla faydayı sağlayarak cinsiyetçi değer yargılarını tarihe gömebiliriz.
Sen kadınsın bu işi yapamazsın diyene de yanıtımız şu olmalı: Kadınlar her işi yapabilir!
eleman.net'te her gün yüzlerce yeni iş ilanı yayınlanıyor. Hayalindeki işe başlamak için özgeçmiş oluştur ve sana en uygun ilanlara başvur.
Hemen Özgeçmiş OluşturBu siteyi kullanmadan önce verileriniz hakkında aydınlatma metnini, gizlilik ve üyelik koşullarını inceleyebilirsiniz.